.jpg)
Yılın son röportajı 😊
Yılın son röportajını yaparken, içimizi ısıtan bir sohbetle karşınızdayız. Bu kez konuğumuz, yazılarıyla hem kendini hem de okurlarını keşfe çıkaran Sude. Onunla kitaplardan filmlere, hobilerden hayata dair pek çok konuya değindik. Röportaj boyunca samimi cevaplarıyla bizi hem güldürdü hem düşündürdü. Sanal sığınağım dediği bloğunda, kendini ifade etmenin huzurunu bulmuş bir yazarla tanışıyoruz. Yılın son röportajında, tatlı bir müzik eşliğinde bu keyifli sohbeti birlikte okuyalım.
Sözü çok uzatmadan röportaja geçelim...
Bize kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, ben Sude. Türk Dili ve Edebiyatı ve Tarih bölümlerini okuyan bir üniversite öğrencisiyim. Hayatı olabildiğince keyifli bir şekilde geçirmeye ve kendi yolumu inşa etmeye çalışıyorum.
Bloğunuzu açmaya nasıl karar verdiniz? Blog isminizi nasıl buldunuz? En sevdiğiniz bloglar hangileri?
Düşüncelerimi ve duygularımı paylaşmayı seviyorum. Bazı şeyleri içimde tuttukça tıkandığımı fark ettim ve içimden geldiği gibi yazabileceğim bir yer aradım. Araştırmalarım sonucunda kendimi en iyi ifade edebileceğim yerin burası olduğunu düşündüm.
Blogumda kitap, dizi ve filmlerden bahsedeceğim için isim seçerken bunlara uygun bir şey arıyordum. İlk başta “Satırdan Satıra” diye düşünmüştüm ama URL’de hoş durmayacağını ve dizive film açısından biraz alakasız olacağını düşündüm. “Sayfadan Sayfaya” hem kitapların sayfalarını çağrıştırdığı hem de artık sitelere de “sayfa” dediğimiz için daha kapsayıcı geldi.
Takip ettiğim tüm blogları seviyorum ama duygusal olarak daha kolay anlayabildiğimi, daha rahat empati kurabildiğimi hissettiğim bloglar ister istemez biraz daha öne geçiyor sanırım. İlk sıraya Sade ve Derin bloğunu yazarım. Deep blog aleminin kraliçesi gibi :))
Sevgili İlkay'ın bloğunu yani Neptünlü Cadı'yı okumayı çok seviyorum. Hem hayal dünyası hem de kendimden bir şeyler bulabildiğim yazıları beni çok etkiliyor. Hissettiğim ve düşündüğüm şeyler konusunda tek olmadığımı bilmek iyi geliyor bazen. Aynı nedenle Sevgili Ece Gamze'nin bloğu da favorilerimden:) Yaşamdan Yazılar, Momentos, Duygu’nun Mekanı… Daha çok var ama en aktif aklıma gelenler bunlar.
Bloğunuz için ''benim sanal sığınağım'' demişsiniz.
Bu ifade hem çok içten hem de derin bir anlam taşıyor; sanki sizi ve bloğunuzla kurduğunuz bağı anlatıyor gibi.
Bu tanımın sizdeki karşılığı nedir, hangi duygulardan besleniyor?
Bende mi sorun vardı yoksa dışarıdaki insanlarda mı bilmiyorum ama bir dönem çevremde olmak zorunda olan insanlardan pek haz etmiyordum. İnsanlarla iletişimim iyidir aslında ama sürekli idare etmek zorunda kalmak beni çok yoruyordu. İçimde birikenleri bloğuma döküyordum.
Biraz gelecekteki Sude’yle konuşuyorum burada, biraz da beni okuyanlarla dertleşiyorum. Çünkü buradaki ortamın daha nezih, daha iyi niyetli olduğunu hissediyorum. Bu yüzden burası benim için bir sığınak. Daha çok ben olabildiğim, kendimi daha iyi ifade edebildiğim, daha iyi anlaşılabildiğim ve daha iyi hissettiğim için sığındığım bir yer.
Yazılarınızdan bahsetmişken... Bloğunuzda kitap, film ve dizi yorumlarına sıkça yer veriyorsunuz.
Bu paylaşımlarda daha çok sizde iz bırakan yapımları mı seçiyorsunuz, yoksa izlediklerinizin çoğunu mu yazıya döküyorsunuz?
Aslında yapmak istediğim şey okuyup izlediğim şeylerin tamamını yazıya dökmek ama her zaman bunlar için uygun vaktim olmayabiliyor. Bu yüzden blog yazmaya vakit ayırabileceğim sırada en son ne okuyup izlediysem çoğunlukla onları paylaşıyorum. Bazen de önceden okuduklarım aklımdaysa onlar hakkında yazıyorum. Yani maalesef belli bir plan doğrultusunda ilerlemiyor, o an için ne uygunsa onu paylaşıyorum.
İçerik yazarlığı eğitimi aldığınızı yazmıştınız. Bu süreç hem üretim tarzınızı hem de yazıya bakışınızı şekillendirmiş olmalı.
Bu eğitimin sizde bıraktığı izlerden ve yazılarınıza kattıklarından biraz bahseder misiniz?
İçerik Yazarlığı Eğitimi çok keyifli bir süreçti. Biraz yeni şeyler öğrendim, biraz bildiğim şeylere daha farklı açılardan bakmayı öğrendim. Hem kendimi geliştirmek için hem de gelecek planlamalarım için güzel bir adım olduğunu düşünüyorum. Eğitim bir dergi bünyesinde gelişti ve eğitimi Üstün Başarı Belgesi ile tamamladım:)) Şu an müsait olduğum vakitlerde orada gönüllü yazarlık yapıyorum.
Kendi bloğumda eğitimin izlerini gördüğümüzü söyleyemem. Çünkü ben daha günlük bir dil kullanarak yazıyorum yazılarımı, okurlarımla sohbet ediyormuşum, bir arkadaşıma okuduğum bir kitaptan bahsediyormuşum gibi. Bu yüzden eğitimde öğrendiğim teknik şeyleri çok kullanmıyorum. Ama daha farklı yazılar da yazmak istiyorum. Bunun için de yeni bir blog açtım aslında ama henüz oraya bir şeyler yazabilecek bir vakit bulamadım. Eğitimin de katkısıyla yeni bloğumun daha profesyonel olmasını umut ediyorum.
Yazılarınızdan birinde puffy iplerle bir şeyler yapmaktan ve ortaya el emeğiyle üretmekten keyif aldığınızı paylaşmışsınız.
Örgü örmenin psikolojik olarak rahatlatıcı olduğu da sıkça söylenir. Bu hobiye nasıl başladınız?
Sizi en çok ne çekti, ya da en çok hangi yönüyle iyi hissettiriyor.
Benim ara ara kendimi çok dipte hissettiğim zamanlar olur. Olurdu daha doğrusu. Şu an mekan değişikliği yaptığım için daha iyiyim. Sürekli negatif hissedip etrafıma da negatiflik saçtığım bir dönemde arkadaşlarımla beraber başlamıştık. Daha önce puffy ipliklerden battaniye ören bir arkadaşım öğretti bana, beraber yapmaya başladık.
Bana çok nostaljik bir his veriyor. Sanki tüplü televizyonumuzdan bir kanal açmış izliyoruz, yanımda bir bardak çay ya da meyve var, elimde şişlerimle bir şeyler örüyormuşum gibi hissettiriyor:) Oysa ki şişle falan değil, deliklerden ipleri geçiyorum, televizyon zaten yok bilgisayardan bir şey açmış izliyorum:)) Gerçekte öyle bir ortam yok ama o şekilde hissettiriyor. Nedenini bilmediğim bir şekilde nostalji hissi beni rahatlatıyor.
Tablo boyamayı seviyorsunuz. Boyama yaparken de sesli kitap ve radyo tiyatrosu dinlediğinizi belirtmişsiniz. Bu anlar sizin için bir tür rahatlama ve yenilenme seansı sayılabilir mi?
Tablo boyamaya da arkadaşlarımla başlamıştım. Yine kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda “belki iyi gelir” diyerek başladığım bir şey oldu. Boyama yaparken de radyo tiyatrosu dinlemeye başladım çünkü beynimi susturmam gerekiyordu. Merak ettiğim ve elimde olmayan bir kitabı dinlemeye başladım. Çok fazla düşünüyorum ve hiçbir yere varamıyorum. Bu da beni iyice umutsuzluğa sürüklüyor. Bu yüzden düşüncelerimi bir süre sessize alabildiğim güzel bir hobi oldu benim için.
Kitap almaktan çok mutlu olduğunuzu bloğunuzdaki yazılardan görüyoruz. Ben de çok severim kitap alışverişini. Sahaflar, kitapçılar insana mutluluk veriyor değil mi?
Evett, kesinlikle! Özellikle sahaflardaki abiler, ablalarla konuşmak, sohbet etmek çok keyifli bence. Sahafları da çok seviyorum, normal kitap mağazalarını da çok seviyorum. Sahaflarda daha çok nostaljik hissediyorum. Bu his de benim daha huzurlu, sakin, güvende hissetmemi sağlıyor sanırım.
Yeni kitap almaya da bayılıyorum. O an okuyamayacak olduğumu bilsem de kitap almayı seviyorum:) Sonuçta bir gün sıra onlara da gelecek. Bu durum bana yatırım yapıyormuşum gibi bir hissiyat veriyor:) Kitap okumak ve kitap almak ayrı hobiler sonuçta:)
En sevdiğiniz yazar ve kitap? Ne tür kitaplar okursunuz?
Ben hiçbir şeye en sevdiğim diyemiyorum. Ya en sevdiğim yok ya da henüz onun ne olduğunu ben de bilmiyorum. Çok fazla sevdiğim kitap var ama aralarından birini seçmeye kıyamıyorum galiba:) Ama yabancı yazarlardan ziyade Türk yazarlarımızı okumayı daha çok severim; Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Sabahattin Ali, Orhan Veli...
Okumayı sevdiğim belli başlı bir tür yok aslında. Genel olarak çoğu şeye hakim olmayı, en azından her türe dair azar azar da olsa bir bilgim olmasını seviyorum. Zaman zaman tercihlerim değişebiliyor o yüzden. Ama sanırım en çok geçmiş yılları okuyabildiğim ve bir olay örgüsünü takip ederken aynı zamanda da o dönemin tarihine de vakıf olabildiğim kitapları okumayı seviyorum. Tarihe de ilgim olduğundan dolayı benim için eğlenerek öğrenme gibi oluyor. Bundan dolayı Ayşe Kulin okumayı da çok severim mesela.
Film izlemeyi seviyorsunuz. Özellikle hangi tür filmleri izlemekten keyif alıyorsunuz?
Eskiden bilim kurgu, fantastik filmler izlemeyi çok severdim. Belki hala seviyorumdur, son zamanlarda izlemediğim için tam olarak ne düşündüğümü bilmiyorum şu an.
Son zamanlarda tarihi ve biyografik filmler, belgeseller ilgimi çekiyor. Sevdiğim kitap türlerinde dediğim gibi, geçmişte geçen dizi ve filmleri de izlemeyi seviyorum.
En sevdiğiniz şarkı, film hangisi?
Benim en sevdiğim şarkı olamazmış gibi geliyor bana:) O kadar karışık bir müzik zevkim var ki! Kulağıma hoş gelen çoğu şeyi dinlerim ben ama o anki ruh halime göre değişiyor genelde. Mesela o an uykum varsa ve uykumu açmam gerekiyorsa genelde 2000'ler Türkçe Pop dinlerim:) Arada bir efkar yapar Müslüm Gürses, Sezen Aksu dinlerim. Bazen İngilizce bazen Almanca, İtalyanca dinlerim...
Bu yılın büyük bir kısmında çoğunlukla Almanca şarkılar dinledim. Almanca öğrenmeye de bu şekilde başladım zaten:) Şarkı dinlemenin faydaları diyebilir miyiz:)
En sevdiğim film de yok galiba. En sevdiğim diziyi biliyorum sadece:) O da Doctor Who:) İzlediğim ilk yabancı diziydi diye hatırlıyorum. Hem ondan dolayı hem de izlerken iyi-kötü çoğu duyguyu hissedebildiğimiz için benim için özel bir dizi.
Hayatta en önem verdiğiniz şey nedir? En çok keyif alarak yaptığınız şey nedir?
Hayatta en önem verdiğim şey pes etmemek ve umut etmeyi bırakmamak sanırım. Küçükken bir şeyi çok istersem başarabileceğime inanırdım. Tabii zamanla bazen ne kadar çabalarsak çabalayalım bazı şeylerin istediğimiz gibi olamayacağını anladım. Ama bence asıl başarı pes etmemek ve son ana kadar gayret etmeyi bırakmamak. İstediğim sonuca ulaşamasam bile "En azından denedim, elimden geleni yaptım." diyebilmek vicdanen daha rahat hissetmemi sağlıyor.
En çok keyif alarak yaptığım şey eleştirmek galiba:) Ama kötü anlamda değil, yorumlamak, düşüncelerimi paylaşmaktan bahsediyorum. Okuduğum bir kitabı, izlediğim bir diziyi, videoyu, yaşadığım bir olayı anlatmayı seviyorum. Paylaşmayı seviyorum aslında. Bir olayı farklı bakış açılarından görebilmeyi, anlayabilmeyi seviyorum. Ortak bir paydada buluşamayacağımızı bilsem bile bir konu hakkında seviyeli tartışmalar, müzakereler yapmaktan hoşlanıyorum.
Sabahları nasıl uyanırsınız? Sinirli misiniz, sakin misiniz?
Çoğunlukla sakin uyanırım. Sabahı biraz yavaş yaşamak isterim. Perdeyi çekip camı açmak bile bana ayrı bir huzur verir. Sabah vakitleri benim için daha verimli geçiyor bu yüzden; kendimi daha iyi, mutlu ve huzurlu hissediyorum. Çoğu insan hala uyurken, etraf sessizken ben kendim için bir şeyler yapmaya çalışıyorum, bu düşünce bana iyi geliyor. Kendimi daha güçlü ve özgüvenli hissetmemi sağlıyor. Tabii her zaman böyle filmlerden fırlamış gibi mutlu, mesut kalkamıyorum. Özellikle sınav haftalarımda gün içinde çok fazla yorulduğum için uyanmak çok zor geliyor. Asıl uyanmak istediğim saatten 1 saat öncesine alarm kuruyorum mesela, 1 saatte anca uyanmaya ikna ediyorum kendimi...
En sevdiğiniz film repliği ve kitap alıntısını sormak istiyorum.
En sevdiğim diyemem belki ama yakın zamanda izlediğim bir filmden çok sevdiğim bir alıntıyı yazabilirim. Ölü Ozanlar Derneği filminde İngilizce Öğretmeni John Keating, öğrencilerine söylüyor bu sözü:
" Thoreau şöyle der, 'Çoğu kişi sessiz bir çaresizlikle yaşar.' Buna teslim olmayın. Kalıplarınızı kırın."
Kendime ara ara hatırlatmam gerektiğini düşündüğüm bir alıntı yazayım. Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf kitabında geçiyor:
"Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun."
Kendinizi birkaç kelimeyle tanımlar mısınız?
Umut dolu, hayalperest, duygularını yoğun yaşayan, gayretli bir insan olduğumu düşünüyorum:)
Hayata karşı duruşunuzda hem gerçekçi bir bakış hem de tatlı bir hayal dünyasının izleri var gibi. Hayata dair düşüncelerinizi genel olarak öğrenmek isteriz.
Hayata karşı çok fazla düşüncem var gibi ama bir o kadar da yok gibi. Tam olarak ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum galiba. Yavaş yavaş bu yolculuk esnasında öğreniyorum. Hayat acısıyla, tatlısıyla öğretiyor bazı şeyleri. Her ne kadar bazen başaramasam da sanırım çok da fazla düşünmemek, kafaya takmamak lazım ve doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmaya devam etmeli, bunları yaparken de sahip olduğumuz şu sınırlı vakti elimizden geldiğince keyif alarak geçirmeliyiz diye düşünüyorum.
Hangisini diğerine tercih ederdiniz?
'' Ama'' kelimesiyle başlayan cümleleri mi? ''Keşke yapmasaydım'' kelimesiyle başlayan cümleleri mi?
İkisi de olumsuz bir etki bırakıyor ama “Ama” bana daha az pişmanlık içeriyor gibi geliyor. Bir şeyi denemişsin ama bir engelin çıkmış gibi. “Keşke” ise doğrudan pişmanlık belirtisi sanki. O yüzden ben genelde “Ama”lı cümleleri tercih ederim. Umarım hepimiz “Keşke”si az olan bir hayat yaşarız:)
Marka olsaydınız sloganınız ne olurdu?
Hmm önce ne markam olacağını bulmam gerekirdi galiba:)
Belki şöyle bir şey olabilirdi; "Siz sayfalarda kaybolmayın diye, ihtiyacınız olan bilgiyi sizin için buluyoruz!" tarzı bir şey:) Bu sloganla ödevlere yardım eden bir site oldum gibi duruyor:)
Son olarak hayat mottonuz olan bir söz bırakabilir misiniz?
Henüz “budur” diyebileceğim bir mottom yok ama sık sık kendime şunu hatırlatıyorum: “Olumsuzluklara takılma ve daha iyi olabilmek için çabala.” ya da “Elinden geleni yaptıysan, üzülme, vicdanın rahat olsun.”
Biz sizinle röportaj yaptığımız için çok mutlu olduk.
Değerli vaktinizi ayırıp sorularımızı içtenlikle cevapladığınız için çok teşekkür ederiz.
Asıl ben teşekkür ederimm! Çok mutlu oldum:) Tüm Blog Forum ekibinin emeklerine sağlık:)
Umarım keyifle okumuşsunuzdur, tatlı bir müzikle hoşça kalın diyoruz😊
| We G o o g l e | We Blogger |
Ece Gamze
|
⠀Yazar Hakkında: |
| ⠀Neşeli, pozitif ve enerjik biriyim. Kitapsız ve filmsiz bir hayat düşünemiyorum. Gülümseme ve iletişim hayatta en önem verdiğim şeyler:) |


Yorumlara 















İçten bir sohbet olmuş :)
YanıtlaSilBeğenmenize sevindik🙏
SilYorumunuz için teşekkür ederiz ☺️
Teşekkür ederiim✨ Beğenmenize çok sevindim🥰
SilMerhaba @Sude öncelikle bu güzel röportajı kabul ettiğin için teşekkür ederiz. :)
YanıtlaSilRöportajı okurken sanki @Sude ve @EceGamze ile karşılıklı çay-kahve içip sohbet ediyormuşuz gibi hissettim. :)
Kitaplardan dizilere hobilerden hayata dair sözlerine kadar her şey çok doğal ve içten. :Y
Özellikle "pes etmemek umut etmeyi bırakmamak" kısmı bana çok dokundu. :T :Y
Blog dünyasında böyle samimi röportajlar görmek çok güzel tekrar teşekkür ederiz. :F :)
Ne demek Sinan abi asıl ben teşekkür ederim 😊
SilBenim için de çok keyifli bir süreçti. Aldığım keyfi sizlere de yansıtabildiysem ne mutlu bana 🥰
Böyle samimi bir ortamda bizleri bir araya getirdiğiniz için tekrar tekrar teşekkürlerr🪻
Merhabalar.
YanıtlaSilSude'nin "Sayfadan Sayfaya" blog sayfasını daha önce ziyaret etmiş ve incelemiştim. Dizi, film, kitap ve müzik ağırlıklı paylaşımları olan Sude'ye sanal sığınağında iyi vakit geçirmesini ve başarılar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar,
SilGüzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim 😊
İyi akşamlar 😊